CORONA GÖLGESİNDE BURUK BİR ZAFER BAYRAMI
Bugün, takvim yapraklarının en kıymetlilerinden biri olan 30 Ağustos, Zafer Bayramımız kutlu ve mutlu olsun!
Tarih sahnesinden yok edilmek istenen Türk Milletinin, içine düştüğü tüm zorluklara rağmen, yüreğinde asla sönmeyen istiklal tutkusu ve vatan sevgisiyle, canı pahasına, kanı pahasına verdiği Kurtuluş Savaşı’nın dönüm noktası olan 30 Ağustos 1922 Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin 98’inci yıl dönümünü kutluyoruz.
Zafer Bayramını kıvançla kutladığımız bu müstesna günde, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını, tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi bir kez daha rahmetle, hürmetle, minnetle ve şükranla anıyoruz.
Ne yazık ki, 23 Nisan ve 19 Mayıs’daki Milli Bayramlarımız gibi, bu muhteşem bayramın coşkuyla kutlanması da Corona engeline takıldı!
Oysa daha 4 gün önce, gerekli pandemi önlemleri uygulanarak yapılan 1071 Malazgirt Zaferi kutlaması gibi, pekala 30 Ağustos Zafer Bayramımız da coşkuyla kutlanabilirdi.
Sahi, Türkiye’ye asla yakışmayan bu çifte standart niye?
Örneğin, 2 milyar lira borç içinde parasızlıktan kıvrandığı için, sahip olduğu tam teşekküllü hastaneyi bile satışa çıkaran Konya Büyükşehir Belediyesi, 319 bin lira harcayarak Malazgirt’te kurduğu kutlama çadırının bir benzerini de Kocatepe’de kurdu mu acaba?
Şunu da ifade edeyim, üstte yazdıklarımı Corona ile mücadeleyi önemsemiyormuşum gibi algılayıp sulandırmak isteyenlere, yani salgına ilişkin gerekli uyarılar, tedbirler ve kısıtlamalar konusunda ne kadar duyarlı olduğumu merak edenlere, www.harclik.net sitesindeki makalelerime göz atmalarını öneririm.
Ben, 2004 yılından beri Çin’de yaşayıp ticaret yaptığım için, Coronanın etkili olduğu Ocak ayından itibaren, yani Türkiye’nin çekirdek çitleyerek seyrettiği ilk günlerden başlayarak, pek çok önemli bilgi paylaşımında bulundum.
Amatör bir yazar olarak, 1999’dan beri yayında olan www.harclik.net adresindeki kişisel sitemde kaleme aldığım, Corona konulu 40’dan fazla makale ile yaklaşmakta olan tehlikenin büyüklüğüne dikkat çekmeye çalıştım.
Henüz Ülkemize gelmediği (!) halde, çevre ülkelerde bolca görülen Coronavirüs vakaları için; “bu sadece kar topu, arkadan çığ gelecek, acil önlemler almamız lazım!” demiştim, dün itibariyle Türkiye’nin toplam Corona vakası 267.064, vefat sayısı ise maalesef 6.284 ve bu lanet virüs can almaya devam ediyor!
Ayrıca, o günlerde Çin’de yaşanan ekonomik çöküntüye bakarak, bunun Türkiye için bir fırsat olduğu balonunu uçuran, ihracatımızın rekorlar kıracağını söyleyebilen aklı evvelere itibar etmememiz gerektiğini, zaten zor bir süreçten geçen Türkiye ekonomisinin de Coronadan mutlaka olumsuz etkileneceğine dikkat çektim.
Fakat çok daha önemlisi, arkadan geleceği kesin olan ekonomik tsunaminin altında kalmamamız için, acil ve etkili tedbirler almamız gerektiğini defalarca söyledim, keşke yanılsaydım ama ihracatımızın bir önceki yıla göre yüzde 41 azaldığı aylar gördük.
Bunlara benzer samimi uyarılarıma halen de devam ediyorum.
Malumunuz CoViD-19, Aralık ayının ikinci yarısında Wuhan’da ortaya çıktı ve Çin’in fiziken kalbi sayılan bir coğrafyada 12 milyon nüfusuyla etkili bir üretim ve ticaret merkezi kabul edilen bu şehirden ülkenin her yerine çok hızlı bir şekilde yayıldı.
Eğer bunun biyolojik bir silah olduğu kanıtlanırsa, bu şehrin bilinçli olarak seçildiği ortaya çıkacaktır.
Yıllardır Wuhan’da yaşayan ve 3 tane dil okulu sahibi olan hemşehrim ve başarılı bir Türk girişimcinin öğrencilerinden birinin babası Wuhan Emniyet Müdürü, bir diğerinin babası da en büyük hastanenin başhekimi olduğu için, doğru ve önemli bilgileri kaynağından öğrenerek, Ocak-Ağustos aralığında kaleme aldığım ve kendi web sitemde sosyal medya hesaplarımda paylaştığım yaklaşık 40 makalemde kullandım.
Amacım idarecilerimize Corona virüsü Ülkemize gelmeden önce gerekli ve etkin önlemleri almaları için katkıda bulunmaktı ama maalesef kendim yazdım, kendim okudum.
Bu çerçevede hatırlatmak istediğim bilgilerden biri şu;
Çok çarpıcı bir iddiaya göre, önce Wuhan’da, sonra da Avrupa’nın değişik ülkelerinde ilk Corona teşhisi konulan hastaların “tamamına yakını”, Aralık ayında aynı gün, aynı saatte; ya giden yolcu, ya gelen yolcu olarak, ya da yolcu karşılamak veya uğurlamak için WUHAN TREN İSTASYONU’nda kısa veya uzun bir süre bulunmuşlar, eğer doğruysa buna sadece tesadüf demek, insanların aklıyla alay etmek olur.
Ve eğer ABD Başkanı Donald Trump haklı çıkar da, Corona virüsünün Çin tarafından bir laboratuvarda üretilerek Dünyaya yayılan bir biyolojik silah olduğu kanıtlanırsa, bu kanıt 3. Dünya Savaşının da fitili olacaktır!
Doğruluğundan emin olduğum diğer bilgi ise şu;
Çin’de geçmiş yıllarda yaşanan SARS ve benzeri salgınların ne kadar ağır seyrettiği ve hayatı kilitlediği bilindiği için, hali vakti yerinde olan Çinliler ve yabancılar, hiç zaman kaybetmeden çok hızlı bir şekilde Çin’i terk ettiler.
Aralık sonu ve Ocak-Şubat aylarında Çin’den Avrupa’ya, Amerika’ya ve özellikle gelişmiş ülkelere ya da turistik destinasyonlara tam dolu giden uçaklar, dönüş için yolcu bulamadıklarından boş döndüler.
İşte Corona virüsü de o uçaklarla giden yolcular eliyle tüm Dünyaya yayıldı, bence bunun etkisi Alibaba ve Amazon üzerinden satılan Çin malı ürünlerden bulaşma riskinden binlerce kat daha fazladır.
Avrupa’da en büyük yıkımın İtalya’da yaşanması da tesadüf değildir, çünkü yaşlı kıtada en çok Çinli nüfusa evsahipliği yapan ülke İtalya’dır.
Söylediğim tarihlerde Çin’den kaçarak İtalya’ya ve Avrupa’ya kapağı atan Çinlilerin ve Avrupalıların yanlarında getirdikleri o tehlikenin yıkıcı boyutunu henüz fark edemeyen ve bu yüzden gerekli tedbirleri almakta geciken ülkeler de gafil avlandılar.
Bu bağlamda, bir de Coronanın Türkiye’yi nasıl etkisi altına aldığına bakalım.
Benzer bir şekilde Ülkemize göz göre göre Corona virüsü taşıyanların, ağırlıklı olarak;
1- İran’ın Wuhan’ı olan Kum kentinden gelen turistler,
2- Umreden dönen Vatandaşlarımız,
3- Uzun zaman “biz Türküz, bize bi şeycikler olmaz!” diyerek ilk vakaları, bütün komşularımız kırmızıya boyandıktan sonra yani en son açıklayan Sağlık Bakanlığımızın yarattığı sahte “Coronasız Türkiye” imajına kanıp, Avrupa’dan kaptıkları virüsleri Ülkemize getiren turistler ve Avrupa’da yaşayan Vatandaşlarımız olduğu görülüyor.
Bizim asıl sormamız gereken şu;
Türkiye’nin Corona faturasını Wuhan’daki Wang amcaya mı keselim,
yoksa üstte sıraladığım 3 maddede açıkladığım on binlerce riskli yolcu Türkiye’deki havalimanlarına indiğinde, “sadece ve sadece” lütfen kurduğu termal kameraların önünden geçerken ateşlerini ölçmekle yetindiği halde; “biz gerekli tüm tedbirleri aldık ve uyguluyoruz” diyen ve gözümüzün içine bakaaa baka, “Coronayla mücadelede Dünyanın en başarılı ülkelerinden biriyiz” diye beyanat veren, çok bilmiş idarecilerimize mi?
Sözün özü; acı gerçek şu ki, verilecek hiçbir cevap Türkiye’nin dün itibariyle kaybettiği 6.284 Vatandaşımızı, çok değerli doktorlarımızı ve yetişmiş insanlarımızı geri getirmeyecek.
Yüce Allahım hepsine rahmet eylesin, hastalarımıza da acil şifalar versin.
Son olarak, size 6 aydır şahsen şahit olduğum bir başka tabloyu aktaracağım.
Şu an bulunduğum Özbekistan’da ilk Corona vakası 15 Mart’ta ortaya çıktı.
Tıbbi bir seminer için Paris’e giden, özel hastane sahibi bir doktor hanımın, Taşkent’e döndükten 4 gün sonra gösterdiği semptomlar sonucu yapılan PCR testi pozitif çıktı ve ilk vaka olarak açıklandı.
O hasta çok şanslıydı ve iyileşti, ancak geldiğinin ertesi günü hoşgeldin ziyaretine gelen bir doktor arkadaşına bulaştırdığı CoViD-19 yüzünden maalesef o doktor hayatını kaybetti ve Özbekistan’daki ilk vefat olarak kayıtlara geçti.
Salgının Dünyadaki gidişatını yakından takip etmekte olan Özbekistan Cumhurbaşkanı ve ilgili Bakanlar, Corona ile mücadele kapsamında attıkları hızlı ve kararlı adımlarla, Dünya Sağlık Örgütü’nün de takdirini kazanan bir başarıya imza attılar.
1 Haziran’da “normalleşme” kararı alındığında, geride kalan 78 günlük mücadele sürecinde 34 milyon nüfusa sahip olan Özbekistan’daki toplam vaka sayısı 3.623, vefat sayısı ise sadece 15 idi.
Ancak bir de bugün geldiğimiz noktaya bakalım.
Ekli tabloda göreceğiniz gibi, “normalleşerek” (!) geçirdiğimiz ikinci 89 günde vaka sayısı, ilk 78 güne nazaran yüzde 1.050 artarak 41.424 hastaya ulaştı.
Ölümlerdeki artış oranı ise tek kelimeyle korkunç! Yüzde 2.000 (iki bin) artış yaşandı ve dün itibariyle 313 Özbek kardeşimiz Coronaya yenildi! Allah rahmet eylesin.
İnşallah tedavi görmekte olan 2.456 hastadan hiçbiri hayatını kaybetmez,
Türkiye’deki, Özbekistan’daki ve tüm Dünyadaki hastalara acil şifalar diliyorum.
Velhasılı, Coronanın gerçekten şakası yok, lütfen bu savaşın asıl kahramanları olan doktorlarımızın uyarılarına kulak verelim ve maske-mesafe-hijyen üçlüsünü hayatımızın merkezinde tutalım.
Görünen o ki, Türkiye’yi çok zor bir Sonbahar ve Kış bekliyor, Allah yardımcımız olsun ve idarecilerimize daha fazla akıl, fikir ve eleştirilere kulak verme olgunluğu ihsan eylesin inşallah, amin.
Sağlıklı, huzurlu ve Coronadan ırak, güzel günler ve doyasıya kutlayacağımız bayramlar dilerim.
Selam ve sevgilerimle.
Zafer KARADAĞ
www.harclik.net
30 Ağustos 2020, Taşkent