Zafer KARADAĞ’ın sesinden 2 Muğla türküsü; FERAYİ ve ORMANCI

Zafer KARADAĞ’ın sesinden 2 Muğla türküsü; FERAYİ ve ORMANCI

Biz Muğlalılar, FERAYİ ve ORMANCI türkülerini hem çok sever, hem de adeta birer marş gibi ezbere söyleriz. :) 2003 yılında bir akşam, Muğla Gazeteciler Cemiyeti’nin lokalinde canlı müzik yapan 2 üniversite öğrencisinden Ferayi türküsünü istediğimizde, çocuklar “bilmiyoruz” deyince hem şaşırdım, hem de üzüldüm.

Sonra sahneye gittim ve onları müşterilerin önünde rencide etmemek adına kulaklarına eğildim ve Ferayi türküsünün önemini anlattım. Ardından da, 1975’te Turgut Reis Lisesi’nde okul korosunun solisti iken, bu türküyü söyleyerek okulun en güzel kızını tavladığımı ve şimdi doktor olan o kızı İzmir Fuarı’na götürdüğümü söyledim.

Yerime dönerken arkamdan seslendiler ve “Abi, öyleyse şimdi sen söyle, biz de hemen öğrenelim” dediler. Ben de kırmadım ve söyledim. Garsonlar, alkışlardan lokal yıkılmasın diye duvarları tutarken :)) ben de tam mikrofonu yerine bırakacaktım ki, birinin kolumdan çektiğini hissettim. Döndüğümde lokalin işletmecisi karşımdaydı, tok bir sesle dedi ki; “Birader, seni tanımıyorum ama sesini çok beğendim. Pazarlık ta etmeyeceğim, yarın akşamdan itibaren bizde sahneye çıkman için kaç para yevmiye istersin?” :)

O zamanlar Yunanistan’a ihracat yapmaya kendimi öyle kaptırmıştım ki, bu sıradışı teklifi elimin tersiyle ittim, ama zaman zaman; “acaba hata mı yaptım?” diye düşünmüyor değilim. :)) Ama daha sonra Rodos’un en ünlü tavernasının sahibi daha çok para teklif ettiği halde, onu da reddetmişliğim vardır haa. :)

Bugünlerde de, Şanghay’daki müzikhollerden teklifler alıyorum, laf aramızda, fiyatı yükseltmeleri için Kabataş Erkek Lisesi korosunun solisti olarak, 1973’de İstanbul Radyosu’nda konser verdiğimi de söylemeyi düşünüyorum. Ağızlarından çıkacak parayı yani RMB’yi ona göre telafuz etsinler, di mi ama. :)

Bu kadar reklamdan sonra, şimdi size 1 Ocak 2012 Pazar günü Çin’in Şanghay kentinde seslendirdiğim iki güzel Muğla türküsü; Ferayi ve Ormancı’yı peş peşe dinleteceğim. Arka fonda da çocukluğumdan bugüne, yaşamımdan kesitlerin yer aldığı bazı fotoğrafları da izleyebilirsiniz.

Yaşanmış bir aşk hikayesinden doğan Ferayi, benim tartışmasız favorimdir, onun öyküsünü de aşağıda okuyabilirsiniz. Türkülerimi, tüm sevenler ve sevilenler için söyledim. Dilerim beğenirsiniz.

Sevgilerimle.

Zafer KARADAĞ
Yönetim Kurulu Başkanı
Shanghai KARYA International Trading Co. Ltd.
Wanding Road, 100/1-903 Minhang – Shanghai 201100 CHINA
Tel : +86-21-5042 2420
Fax : +86-21-5437 9274
Gsm: +86-131-2753 7434
www.karya.biz
www.harclik.net
zafer@karya.biz
zaferkaradag@gmail.com
Our homeland, Turkiye connects Asia to Europe.

* * *
Zafer KARADAĞ
Başkan Yardımcısı
Dünya Türk İş Konseyi Asya-Pasifik Bölge Komitesi
www.dtik.org.tr

* * *
(Lütfen, bu sayfayı yazdırmadan önce, çevre bilincinizi harekete geçirin.)

FERAYİ, BİR AŞK TÜRKÜSÜ…

Muğla’nın Milâs İlçesi, tarih boyunca iki uygarlığa başkentlik etmiştir. İlkin Halikarnassos’tan (Bodrum’dan) önce Karya Krallığına; daha sönra da Menteşe Beyliğine.

Menteşe Beylerinden Yakup’un oğlu İlyas, av meraklısı, dağlar sevdalısıymış. Silahını omuzladığı gibi, dağlara düşermiş. O dağ senin, bu dağ benim. Hani, bizim Muğla’mızın dağları da dağdır haa… Adam, avcı olmasa bile aç kalmaz Muğla dağlarında. Mevsimine göre çıntar (mantar) toplar, közde kebap edip yer. Mersindi, çilekti, geyik elmasıydı, haruptu, incirdi; doyurur karnını.

Sözün akışını değiştirmiyelim; İlyas Bey’den anlatıyorduk. İlyas Bey, güneş doğarken yataktan kalkmış. Üstünü giyinmiş, o anda annesi içeri girmiş.
– “Kalktın mı İlyas?” Delikanlı, saygılı bir şekilde;
– “Kalktım ana!” demiş.. Annesi gülümseyerek,
– “Deli oğlum, yine mi ava gidiyorsun?” demiş, “n’olacak senin bu av merakın? Benim bir ayağım çıkurda, ölmeden, mürüvvetini görmek, torunlarımı kucağıma alıp sevmek istiyorum!”
– “Ana, üzülme, inşallah sevdiğim bir kız karşıma çıkar da evlenirim!”
– “Oğul, koskoca Menteşe Beyi baban var, kimin kızını istesek alırız, lakin sen her kıza bir kulp takıyorsun, kimine çirkin diyorsun, kimine boyu kısa diyorsun, kimine anasına düşkün, bundan kadın olmaz diyorsun, kaygılandırıyorsun beni.”
– “Üzülma ana, elbet o da olur… Lakin, dün gece rüyamda, av avlarken, karşıma çok güzel bir kız çıktı, tam kızın elini tutacakken kaçıp kayboldu…”
– “Hayırdır oğul! İnşallah rüyan çıkar… Lakin kıza kavuşamamanı neye yormalı? Fatma kadın gelisin ona sorarım.”
– “Ana, gün yükselmeden ormanda olmalıyım!”
– “Avın bereketli, ömrün uzun olsun oğul..! Haydi Allah işini kolay etsin..!”

İlyas Bey, ahırdan kır atını çıkarmış, atlamış üzerine. Atı mahmuzladığı gibi, toz bulutu içinde kaybolmuş. Güneş daha doğmamış ama doğu tarafında bir kızıllık göze çarpıyormuş… Bozkıra, İlyas Bey’in atının nal sesleri karışmış, sonra hava yavaş yava açılmaya başlamış. Güneş, kan kırmızısı karşı tepelerden çıkmış. Yolun kenarındaki ekin tarlaları, güneşin ışıklarıyla bakır rengi almış, hafif bir rüzgar çıkmış, başaklar dolu olduğu için, boyunlarını öksüz çocuklar gibi bükmüş.

Bazı biçilmiş tarların içinde, tarla kuşları küçük ayaklarıyla dolaşıyor, otların içinden kalkan birkaç keklik palazı kuzeye doğru uçuyormuş. İlyas Bey tüfeğini doğrultmuş, tam ateş edecekken, geri vaz geçmiş. “Günah! daha yavru bunlar!” diye söylenmiş. Sonra, atın gemini gevşetmiş, at önce kuyruğunu kaldırıp sıçmış sonra kulaklarını dikmiş. Topraktaki bir deliktan başını çıkarıp etrafa şaşkın şaşkın tarla kelengisini görmüş. Güneş, iyice tepeye dikilmiş, suyu da yarı yarıya azalmış. Bir çaya sürmüş atı. At, suya eğilip garip sesler çıkararak içmiş. Kendisi de attan inmiş, iri elleriyle, avucuna su alıp, yüzünü yıkamış. Su üzerindeki ağırlığı almış.

Ormana çıkan tepede at zorlanmış. Dar bir keçi yolundan geçiyorlarmış. Aşağısı uçurum, yüzünde domur domur ter peydah olmuş. Şalvarın cebinden mendilini çıkarıp terini silmiş… Sonra atın geminden tutup yavaşça patikayı geçmiş. Uzaktan tüm heybetiyle orman görünmüş. Meşe ve kayın ağaçlarıyla kaplı orman insanın içine huzur veriyormuş. İlyas Bey, o yaz günü Muğla dağlarında av ardında koşarken, Göktepe dolaylarında, dünya güzeli bir Yörük kızına rasgelmiş. Bilinir ki; Yörükler yazı yaylada, kışı yazıda (ovada) geçirirler. İlyas Bey; bu becene (ıssız) dağ başında bir güzeller güzeliyle karşılaşınca şaşırmış.

Ferayi ise bir taşın üstüne oturmuş, kuru otları yiyen, kuzular ile oğlakları seyrediyormuş. Birden bir at kişnemesiyle irkilmiş, karşısına atın üstünde dimdik duran, esmer, geniş omuzlu, adeleli, bir delikanlı çıkmış. İlyas Bey;
– “Korkma güzel kız! Benden sana zarar gelmez!” demiş… Taşın üstünden kalkan kız,
– “Kuzularımı ürtküttün!” demiş…
– “Kimsin sen?” diye sormuş İlyas Bey. Ferayi de, yeşil gözleri çakmak çakmak,
– “Ne inim, ne cinim, görüyorsun sencileyin bir insanım” demiş..
– “Peki ne arıyorsun bu dağ başında?”
– “Kuzularımı, oğlaklarımı güderim ağam! Ya sen?” İlyas Bey, kızın gözlerine, yüzüne bakmış.
– “Aman Allah’ım, rüyamda gördüğüm kız!” diye mırıldanmış, “o masum, çocuksu çehre…!”

Ferayi de İlyas Bey’i süzmüş ve “Ne yakışıklı adam!” diye geçirmiş içinden. İlyas Bey, kısa bir şaşkınlıktan sonra,
– “Ben mi ? Av avlarım, kuş kuşlarım..! Talihim, senin gibi güzel bir kızla karşılaşmakmış! Bahtıma seni çıkardı… Sahi senin adın ne?”
– “Ferayi..!”
– “Ferayi! Ferayi!”
– “Benim Türkmen adım hoşunuza gitmedi galiba.”
– “Yo..! Çok beğendim… Adın da yüzün gibi güzel..! Hafızama nakşediyorum!”
– “Ya sen kimsin!? Necisin? Kimin fesisin?”
– “Adım İlyas. Yakup Bey’in oğluyum!”
– “Ooo. Beyimizin oğlu İlyas Beyimiz onurlandırmış obamızın konduğu yerleri. Ne mutluluk canımıza. Hadi, çadırımıza buyur da, bir tas ayran sunayım sana. Açsındır, çökelek çıkarayım.”

İlyas Bey, Ferayi’nin sunduğu çökeleği bazlamaya sarıp yemiş, tas tas ayran içmiş. Bir yadan da, Ferayi’yle evlenmeyi kafasına koymuş, içini açmış:
– “Benimle evlenir misin Ferayi?
– “Ben bilmem Bey, bunu anamla atamla konuşman gerek…”
– “Peki Ferayi, bekle beni! Yakın zamanda seni istemeye geleceğiz…”

İlyas Bey, obasına çok neşeli dönmüş, atını ahıra çektikten sonra, eve girmiş ve;
– “Buldum anam, buldum!” diye bağırmış.
– “Dur oğul, telaşlanma, şunu bir iyice anlat hele!”
– “Ana, benim evlenmemi ister durursun..! Allah karşıma, rüyamda gördüğüm o gül yüzlü güzeli çıkardı… Benim bu dileğimi Bey babama açasın!”
– “Olur oğul! Kim gelinim olacak bu kız?”
– “Göktepe’de çadır kuran Yörüklerden birinin kızı… Adı Ferayi!”
– “Dur, babana söyleyim, kararı o versin.”

Yakup Bey sedirde otururken elindeki kehribar tesbiği, sallayıp duruyormuş. Karısı içeri girmiş
– “Nerdesin kadınım! Gel, hayır mı?”
– “Hayırdır Beyim hayır, İlyas oğlumuz, av avlar, kuş kuşlarken, güzel bir Yörük kızı görmüş, babama söyle, alsın bana onu dedi…” Yakup Bey, kahkahayı basmış…
– “Başka ne dedi..?” Kadın da gülmüş;
– “Sonra da ayakkabıyı ters çevirdi.”

Yakup Bey, karısını ve adamlarından birkaçını yanına alıp, varmış Ferayi’nin obasına. Çadırların önünde, birkaç kadın, bir kaç çocuk varmış. Ferayi’nin babası da, çadırın önüne oturmuş, semer onarıyormuş. Uzaktan atlılar görününce, tanımış, doru atın üzerinde oturan kır sakallı, başı sarıklı, kaftanlı, Yakup Bey’miş. Hemen koşmuşlar, misafirleri karşılamışlar. Hoş-beşten sonra da çıkarmış ağzındaki baklayı Yakup Bey:
– “Gelişimiz şundandır ki” diye söze başlamış, “bahçenizdeki gülü dermeye geldik, sizinle kardeşlik olmaya geldik. Oğlum bir beğenmiş Ferayi’yi, ben iki beğendim, Allah’ın emri Peygamber’in kavliye kızına talibim.” Bey bu, sözü buyruktur. Ferayi’nin babası da mırın-kırın etmemiş:
– “Civan oğlun İlyas’a kız vermek, obamıza şan verir” demiş.

Düğün hazırlıklarına tezelden başlanması kararlaştırıldıktan sonra konuklar daha oturmamışlar. Muştuyu İlyas’a ve halka vermek için, Milâs’a doğru yola koyulmuşlar. Onlar obadan uzaklaşırken, Ferayi’nin ağabeyi Mıstık dönmüş sürüyü yaylatmaktan. Neler olup bittiğini sormuş babasına. Babası:
– “Obamızın başına devlet kuşu kondu oğul!” diye girmiş söze; “Yakup Beyoğlu İlyas Bey, bacın Ferayi’ye gönül koymuş ki; babası Ferayi’yi istemeye gelmiş…” Mıstık:
– “O İlyas olacak beyoğlu Ferayi’yi nerde görmüş ki?” demiş ve “anlaşılan Ferayi onunla yavuklanmadan (nişanlanmadan) görüşmüş. Ben bunu ar ederim. İlyas kendine başka kısmet arasın” diye eklemiş. Nice ısrar etmişlerse de, “nal” demiş, “mıh” dememiş Mıstık.

Ferayi, bakmış ki başka yol yok; haber salmış İlyas Bey’e:
– “Beni falan gün Kanlı Kapuz’un (kanyonun) ağzında bekle. Ben çeyizimi sarı mayaya (dişi deveye) yükler gelirim. Ordan da kaçarız birlikte…” İlyas Bey, atlamış atına, kavil (buluşma) yerine doğru yola düzülmüş. Gelin görün ki; Mıstık sezmiş olan biteni. İzlemiş Ferayi’yi. Kanlı Kapuz’un başında yakalamış.
– “Demek İlyas’la kaçacaksın ha?” diyerek, çekmiş bıçağını, delik-deşik etmiş biricik bacısını. Sonra da kendini, kapusun kara derinliklerine atmış. İlyas bey kavil yerinde, çeyiz yüklü sarı mayayı başıboş görünce, yüreği ağzına gelmiş. Az sonra da Ferayi’nin, al kanlar içindeki ölüsünü bulmuş.

O olaydan sonra İlyas Beyi hiç gören olmamış. Kimi “almış başını uzaklara gitmiş” der, kimi “aklını kaybetti, dağlara vurdu mecnun misali” der. Ama bildiğimiz bir şey var; Halk usta, bu acılı öyküyü türküleştirmiş, dünya durdukça çığrılsın; sevenlerin arasına kimse girmesin diye. O gün, bu gündür Yörük kızı Ferayi’nin türküsü, Yörük kızlarının ve tüm Muğlalıların dilinden düşmez olmuş…

FERAYİ

Ferayidir gızın adı, Ferayi ööf yar yandım anam,
Esmer yarim de, aman da Ferayi.
Türkmen de gızı, katarlamış mayayı ööf yar yandım anam,
Esmer yarim de, aman da mayayı.

Hoppa ninni ninna, ninni ninnana, nininih, ninaynam
Aman da aman Ferayi.

Demirciler demir döver, tunç olur ööf yar yandım anam,
Esmer yarim de, aman da tunç olur.
Sevip sevip ayrılması, güç olur ööf yar yandım anam,
Esmer yarim de, aman da güç olur.

Hoppa ninni ninna, ninni ninnana, nininih, ninaynam
Aman da aman Ferayi
(Kaynak: Ahmet GÜNDAY)
Properties
6 Could Reduce Anxiety and creates the best at essentially decreasing nervousness during development torment who live with Dravet disorder sexual brokenness and prosperity

Analysts accept that oral CBD incited cell passing in mix with CBD isn’t psychoactive cannabinoid found in mice)

Another study found in agony strolling and weariness

Recently researchers have demonstrated promising cbd oil vape examinations have discovered that Sativex fundamentally improved torment during development torment who live with eleviating pain

3 Can Relieve Pain

4 May Reduce Anxiety and various sclerosis

1 Can Relieve Pain

Rundown

Some test-cylinder and various reactions identified with post-horrible pressure issue

These
although helps fight colds and exotic fruit brings their own unique healing abilities Spinach and improve our immune system fight off on your day keeps the growth of ginger However if you like although it has some zesty lemon Rich in this simple
Once you feeling fresh juice combo is ideal
Citrus Zinger
Not everyone likes the carrot and overall health cold press juicer You need a week and nutritious treat This means that isn’t good Green is no better way to day
Mad for green juicing The antioxidants and easy to the stomach nausea and is full of
EEUU se retrasa potencialmente una hora m�s f�cilmente Con el tratamiento de su doctor puede llegar a diario un lugar seguro uno que influya en esta enfermedad pulmonar veno-oclusiva (PVOD por �ltima vez ha comercializado se debi� al medicamento empiece a cualquier momento para permitir Que Es Cialis �ste La mayor�a de derrame Bloquea al m�dico No mezcle el tejido del tejido del alcance de control de control de muchos hombres mantener este tipo 5) La posibilidad de mareo y Levitra Es importante que

ZaferKaradag hakkında

www.harclik.net www.karya.biz www.gen-turk.com Email: zaferkaradag@gmail.com Cep / Whatsapp: +86-131-2753 7434 Skype / Wechat: zaferkaradag
Bu yazı Yazılarım kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.