BUGÜN OYUMU KULLANIRKEN ŞÖYLE DÜŞÜNDÜM; “HAYATTA BİR TEK ÖLÜMÜN ÇARESİ YOK, SITMANIN İSE VAR!”
Ülkemizdeki Cumhurbaşkanlığı seçimi 10 Ağustos’ta yapılacağı halde, yurtdışındaki Türkler olarak bizler daha erken tarihlerde oy kullanmaya başladık, bu kapsamda ben de bugün Şanghay Başkonsolosluğu’muzda oyumu kullandım, hayırlı olmasını diliyorum.
Demokrasiye bağlı biri olduğum için, seçimlerin önemine ve her bir oyun değerine inanırım. Bu bağlamda, 5 yıl boyunca görev yapacak bir Cumhurbaşkanı seçerken, taşıdığımız sorumluluğun da bilincinde olmalıyız. Üç adayın geçmişte yaptıklarının, gelecekte yapacaklarının da aynası olacağı gerçeğinden hareketle, vereceğimiz bir oyla yakın geleceğimizin sorumluluğuna da ortak oluyoruz.
Bence öncelikle unutulmaması gereken şudur; “Bu Dünya insanlara dedelerinden miras kalmadı, onu çocuklarından ödünç aldılar!” Dolayısıyla bu değerli emanete sahip çıkmak ve Dünya barışını korumak bir lütuf değil, dini, dili ve ırkı ne olursa olsun tüm Milletlerin en asli görevdir.
Ancak yaşadığımız coğrafyaya bakın, Gazze’de çocuk katili Yahudilerin Müslümanlara, Irak’ta Işid adlı sözde dindar bir güruhun Müslümanlara, Ukrayna’da vatan haini Hristiyanların Hristiyanlara yaptıkları ortada, oluk gibi kan akıyor, maalesef Dünyanın çivisi çıktı!
İşte bu yüzden, eskiden olduğu gibi, Ata’sının “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh!” ilkesinden asla sapmayan, saygın, istikrar abidesi, sahip olduğu Dünyanın en güçlü ordularından biri olan TSK sayesinde düşmanlarına korku, dostlarına ise güven vererek hem bölgesinde, hem de uluslararası arenada ağırlığını yeniden hissettirecek bir Türkiye Cumhuriyeti’ne, en az bizim kadar, Dünyanın da ihtiyacı var, hem de şimdi her zamankinden daha fazla var.
Fakat;
– Gözünü Cumhurbaşkanlığı hırsı bürüdüğü için, asıl sorumluluklarını göz ardı ederek, sorunları halının altına süpürme kolaycılığına kaçan,
– Yahudilerin en büyük nişanı olan Davut yıldızına sahip, Dünya’daki tek Müslüman olmanın dayanılmaz hafifliğine kapılarak, İsrail’in Gazze’deki çocuk ve sivil katliamını seyreden,
– AKP iktidarının el altından verdiği silahlarla, Vatan toprağımız sayılan Musul Başkonsolosluğu’muzu basıp 49 Türk Vatandaşını rehin alan, kestikleri sivil Müslümanların kafalarıyla futbol oynayarak bir ayda 5.000’den fazla insanı katleden, camileri bombalayacak kadar gözünü kan bürümüş Işid’e terör örgütü bile diyemeyip, o noktada dahi Dini duyguları istismar ederek; “yaa ayıp değil mi Işid? Bari şu mübarek Ramazan’ın yüzü hürmetine bıraksana rehinelerimizi!” diyerek kükreyen (!) ve
– Ata diyarı Kırım’ın koparılmasını gıkını çıkarmadan seyredip, 298 kişilik bir yolcu uçağını düşürecek kadar gözü dönmüş Rus ayrılıkçılara karşı, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü savunamayan
bir Başbakanımız varken, nasıl olacak bu?
Kelin merhemi olsa, başına sürermiş!
Dünyanın çivisi çıktı da, Türkiye’ninki duruyor mu? Kendi Vatanımızda, canım Güneydoğu’mda terör örgütünün 3 renkli çaputu artık her yerde sallanırken, Şanlı Bayrağımız hem de Hava Jet Üssümüzün bahçesindeki gönderden güpe gündüz indiriliyorsa ve karayollarımızda pkk’li çapulcular yol kesip, kimlik kontrolü yapıyorsa, Dünya ile birlikte Türkiye’mizin de çivisi çıkmış demektir!
Peki, bu gidişe kim dur diyecek?
Bunların müsebbibi olan ve üç hafta önce Meclis’ten geçirdiği çözüm paketi Yasası ile bir de tüy diken AKP iktidarı mı?
Tercihlerini “Milletin A’sına koyacağız!” diyenlerden yana kullandıkları ve Milletin anasını ağlatmaya alıştıkları için, Analarımızın, Bacılarımızın gülmesini bile iffetsizlikle eşdeğer tutacak kadar kokuşmuş bu zihniyet mi?
Dün hukuk sistemimizi katlederken maşa olarak kullandıkları Polisleri, bugün casuslukla suçlayacak kadar gözü dönmüş ve o günleri unutacağını sandıklarına göre Halkımızı balık akıllı ve hakir gören at gözlüklü yönetici müsveddeleri mi?
12 yıllık Başbakanlığında başımızı bu denli derde soktuğu yetmezmiş gibi, Cumhurbaşkanı olup fiili Başkanlık sistemine geçerek, astığı astık, kestiği kestik bir lider olmak isteyen RTE mi?
Gazze’deki 1.300 sivilin katlini telin etmek için ilan edilen 3 günlük Ulusal Yas’ı, futbol oynayarak kutlayan bir Cumhurbaşkanı mı Türkiye’yi muasır medeniyetlere taşıyacak?
Hadi canım sen de!
Sevdiğim bir arkadaşım dedi ki; “Zafer Abi, ben Cumhurbaşkanlığı seçimini boykot edeceğim, çünkü bize dayatılan 3 aday da benim gönlümdeki Türkiye Cumhuriyeti’ne yakışmıyor. Çatı adayı Ekmeleddin Bey’e oy verin demek ise, ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye benziyor.”
Ben de ona dedim ki; “Haklısın kardeşim, bu dayatma beni de mutsuz etti, Atamızın en değerli emaneti olan Çankaya’daki o şerefli makama layık pek çok Vatandaşımız var, ama yine de boykot etme, şöyle düşün; ‘HAYATTA BİR TEK ÖLÜMÜN ÇARESİ YOK, SITMA İSE ÖLÜMCÜL BİR HASTALIK DEĞİL.”
Uzun sözün kısası, hayatın her evresinde kazanmanın bir tek yolu vardır, o da mücadeleden asla vazgeçmemektir, aksi halde oturup ölümü beklersiniz.
Lütfen unutmayın, eğer sürekli olarak sorunlardan şikayet ederseniz, bir süre sonra siz de o sorunların bir parçası haline gelirsiniz, bu yüzden ya bizzat çözüm üretmelisiniz, ya da üretilen çözümlere katkıda bulunmalısınız.
Yani demem o ki; Konfüçyus’un dediği gibi; “Oturduğunuz yerden karanlığa küfredeceğinize, kalkın, bir mum da siz yakın!”
Gelecekte aynada pişman bir yüz görmek istemiyorsanız, 10 Ağustos’ta sorumluluğunuzun bilincinde olun ve o kıymetli oyunuzu Ülkemizin geleceğini daha da karartacak bir adaya vermeyin.
Anayasal bir hakkım olan görüş ve düşüncelerimi, çoğu insanın yaptığı gibi kendi kendine söylenmek yerine, açıkça söylemeyi hatta yazmayı tercih ettim, katılırsınız ya da katılmazsınız, o sizin takdirinizdir.
Ancak Demokrasiye bağlılık sözde değil, özde olmalıdır, bu nedenle, tarihimizde ilk kez doğrudan Milletimizin oylarıyla seçilecek olan Cumhurbaşkanımız kim olursa olsun, geçmişte olduğu gibi, gelecekte de o makama olan saygımı sürdüreceğimi vurgularken, seçimin Vatanımıza ve Milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
Selam ve sevgilerimle.
Zafer KARADAĞ
www.harclik.net
31 Temmuz 2014, Şanghay
Follow
