ORGENERAL MUSTAFA MUĞLALI GERÇEĞİ


ORGENERAL MUSTAFA MUĞLALI GERÇEĞİ

Menemen ayaklanması sırasında, Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay’ı kafasını kesmek suretiyle katleden yobazları idama mahkûm eden Divan-ı Harp Mahkemesi’nin başkanlığını yapan Orgeneral Mustafa Muğlalı, biz Muğlalıların gururudur, ancak bu gururun kaynağı sadece hemşehrimiz olması ile sınırlı değildir.

1901 yılında Kara Harp Okulu’ndan, 1904 yılında da Harp Akademisi’nden mezun olan Mustafa Muğlalı, Balkan Savaşı’nda ve Birinci Dünya Savaşı’nda pek çok cephede harp ettikten sonra, İstanbul’un işgal altında olduğu yıllarda Ankara’ya hem cephane, hem de istihbarat taşıyan Zabitan yani Yavuz Grubu’nun komutanlığını yapmıştır.

Atatürk’ün silah arkadaşı olan Paşamızın, Tümen Komutanı olarak hizmet verdiği Kurtuluş Savaşımızda da sayısız başarılara imza attığı bilinen bir gerçektir.

Soyadı Kanunu çıktığında Muğlalı soyadını alan saygıdeğer hemşehrimiz, 1. Ordu Komutanlığı, 3. Ordu Komutanlığı ve iki kere de Askeri Şura Üyeliği gibi onurlu görevleri alnının akıyla ifa etmiş olan, şerefli bir komutandır.

Kâzım Karabekir Paşa’dan sonra Doğu Anadolu’muzda bir kez daha huzurun tesis edilmesini sağlayan ve kaçakçılara göz açtırmayarak hem Halkın güvenli bir yaşam sürmesini, hem de Ülkemizin ekonomik değerlerinin korunmasını sağlayan bu büyük Kumandana atfedilen, o talihsiz 33 kişinin kurşuna dizilmesi olayına gelince.

İkinci Dünya Savaşı’nın cereyan ettiği 1940’lı yıllarda Ülkemizde yaşanan ekonomik sıkıntılar Halkımızı yoksulluğa mahkum etmişti. Bu yetmezmiş gibi Doğu Anadolu bölgesinde cirit atan Rus, İngiliz, Fransız, Alman ve İran casusları ülkemizde karışıklık yaratmak için eşkiyaları, kaçakçıları, katilleri ve hırsızları kullandığı için güvenlik zafiyeti had safhaya çıkmış, soygunlar, cinayetler ve ırza tecavüz olayları iyice artmıştı.

Çoğunda hem Türk hem de İran nüfus kağıdı bulunan o hainler, casuslar ve kaçakçılarla mücadele ederek bölge Halkının güvenliğini sağlamaya çalışan Askerlerimiz, sık sık pusuya düşürülerek şehit ediliyordu.

Bölgenin en önemli geçim kaynağının hayvancılık olduğunu bilen bu organize suç örgütleri, Türkiye’den çaldıkları küçük ve büyükbaş hayvan sürülerini, o dönemde fiilen Rusya’nın kontrolü altında bulunan İran’a geçirip kolayca satıyorlardı.

İşte bölge Halkını ve idarecilerini canından bezdiren o günlerde Hükümet, asayişi yeniden tesis etmesi için Orgeneral Mustafa Muğlalı’yı 3. Ordu ve Sıkıyönetim Komutanı olarak görevlendirdi.

Son derece disiplinli ve tecrübeli bir komutan olan Muğlalı Paşa’nın, hızla uygulamaya başladığı tedbirler sayesinde, kısa sürede bölgenin asayişi yeniden tesis edilir. O dönemde İçişleri Bakanlığı’nın Bölgedeki Valilere ve Jandarma Komutanlarına gönderdiği teşekkür mektupları, bu başarının bariz göstergesidir.

İşte o süreçte İran sınırında yaşanan bir çatışmada, sınır ihlali yapan ve askerlerin dur ihtarına uymayan 33 kaçakçı vurularak öldürülür. Ancak yıllar sonra bu olay çarpıtılarak, olay günü bölgede bile olmayan Orgeneral Mustafa Muğlalı siyasi hedef haline getirilir ve mahkemeye çıkartılır.

Yukarıda yazdığım özgeçmişine bakınca, bir ilkokul öğrencisinin dahi Orgeneral Mustafa Muğlalı’nın 33 tane masum Türk Vatandaşını kurşuna dizdireceğine inanması mümkün değildir, bu eşyanın tabiatına aykırıdır.

Çünkü Türk Ordusu’nun şerefli tarihinde, komutan olmanın değişmez bir kuralı vardır; “Komutan yapılan ve yapılmayan (!) her şeyden sorumludur!” ve Orgeneral Mustafa Muğlalı da, Devletinin yıpranmaması için kendini feda etmiş ve sorumlu bir komutan gibi davranıp o asılsız suçlamaları üzerine alarak çıktığı mahkemede ölüme mahkûm edilirken bile ne astlarını, ne de üstlerini satmamıştır!

O’nun sergilediği bu asaletin karşılığı, 1951 yılında bir hapishane köşesinde, kahrından ölmek olmamalıydı! ama siyasetin dayanılmaz hafifliğine kendini kaptıran sözde Devlet adamları bu olaya seyirci kalmıştır.

Bu yüzden Türk Milleti O’na bir özür borçludur!

Bunun bilincinde olan Türk Silahlı Kuvvetleri, kendisine yakışanı yapmış ve Mustafa Muğlalı Paşa’nın naaşını Devlet Mezarlığına naklettirerek, Genelkurmay Başkanlığı bahçesinde bulunan ve sadece tarihteki kahraman Türk komutanlarının heykellerine yer alabildiği “Ölmezler Yolu”na O’nun da heykelini diktirmiştir.

Oysa AKP Hükümeti, sürdürmekte olduğu o kahrolası “çözü(L)m(E) süreci” kapsamında, PKK şürekasının isteğine boyun eğmiş ve Paşamızın adını Van’daki askeri kışladan silerek O’nu bir kez daha öldürmüştür!

Şimdi de duydum ki, gücünü PKK’nın eteğine sarılmaktan alarak siyaset yapmakta olan HDP’li bölücüler, O’nun şerefli adının Muğla’mızdaki Orgeneral Mustafa Muğlalı işhanından da silinmesini istemişler.

Bu talebe ilişkin uzun yazıp ta o zavallıları onurlandıracak değilim.

Eğer, 7.918 Askerimizi şehit eden ve yaklaşık 25.000 Vatandaşımızı katleden bölücü terör örgütü PKK’nın yandaşları salyalarını akıtarak böyle bir talepte bulunma hadsizliği sergilemişse, bunu ciddiye bile almam ve “hoşt!” der, geçerim!

Muğla, Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere emanet ettiği Türkiye Cumhuriyeti’nin son kalesidir ve asla zaptedilemez!

Orgeneral Mustafa Muğlalı da, bu kalede yaşayan Muğlalıların gurur duyduğu Ulusal kahraman bir Paşa olarak ilelebet yaşayacaktır!

Selam ve sevgilerimle.

Zafer KARADAĞ
www.harclik.net
7 Mayıs 2015, Şanghay

ZaferKaradag hakkında

www.harclik.net www.karya.biz www.gen-turk.com Email: zaferkaradag@gmail.com Cep / Whatsapp: +86-131-2753 7434 Skype / Wechat: zaferkaradag
Bu yazı Yazılarım kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.