MIZRAK ÇUVALA SIĞMAZ OLDU!
Öncelikle iyileşen ve maalesef iyileşemeyen tüm Corona hastalarına verdikleri hizmetler ve gösterdikleri özveri için, sevgili doktorlarımıza ve tüm sağlık çalışanlarımıza bir kez daha şükranlarımı sunuyorum.
Sağlık Bakanının her akşam açıkladığı vaka ve vefat sayıları hakkında, son haftalarda yağmur gibi yağmaya başlayan eleştirilerin içinden bazı cümleleri cımbızlayarak, tamamı için siyasi demek, en hafif tabirle, haksızlıktır.
Salgının kasırga gibi estiği ilk aylarda İtalya’daki hastane koridorlarında sedyede bekleyen Corona hastalarının fotoğraflarını örnek göstererek Türkiye’yi tabii ki övebilirsiniz ama Çin, Taiwan, Japonya, Güney Kore gibi pandemi ile mücadelede çok daha başarılı olan ülkeleri gözardı ederseniz, sadece kendinizi kandırırsınız.
Türkiye’yi idare edenlerin, yapılan bariz hataları ve uygulamadaki eksikleri dile getirenleri faşizan bir baskı ile susturmaya çalışmak yerine, o insanlara ve kurumlara da kulak vermeleri, Milletimizi Coronanın 2. dalgasından daha çok koruyacaktır.
Ayrıca, maske ve mesafe kurallarını hiçe sayarak dip dibe tatil yapan insanların fotoğraflarını göstererek parmak sallamak, kolaycılıktır ve sandıkları gibi bu yaklaşım onların sorumluluklarını ortadan kaldırmaz.
Corona yüzünden aylardır kapalı veya baskı altında yaşayan insanlarımızın tabii ki tatile ihtiyacı var, ancak onların bu aşırı rahat ve vurdumduymaz davranışlarının arkasında;
– vaka ve vefat sayılarının baskılanmasının,
– 3 hafta sonra okulların bile açılacak olmasının,
– uçuş izni verilen ülkelerden en az 10 milyon turist beklenmesinin,
– böylece Coronadan kurtuluyormuşuz gibi bir algı yaratılmasının da
çok büyük etkisinin olduğu da yadsınamaz!
İşte uzman bir profesörün dile getirdiği bir demet eleştiri daha, içinde katılmadıklarınız olsa da, hepsini yok saymak, devekuşu gibi başınızı toprağa gömerek sorunları görmezden gelmekten başka bir işe yaramaz.
Mızrak çuvala sığmaz oldu, Allah hepimizin yardımcısı olsun.
Sağlıklı, huzurlu ve Coronadan ırak güzel günler diliyorum.
Selam ve sevgilerimle.
Zafer KARADAĞ
www.harclik.net
8 Ağustos 2020, Taşkent
***
Prof. Dr. Saltık: Veriler saklanıyor, çok sayıda kanıt var
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Saltık, corona virüsü ve paralelinde yaşanan gelişmelerle ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. Saltık, Türkiye’de durumun nisan ayındaki pik dönemi gibi olduğuna dikkat çekti, verilerin saklandığını söyleyenlere tepki gösteren Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’yı eleştirdi. Aşı çalışmalarına da değinen Saltık, Türkiye’nin teknik altyapı yetersizliği nedeniyle etkin aşı üretmesinin hayal olduğuna işaret etti.
Türkiye’de corona virüsü vakaları yeniden artıyor. Sağlık Bakanlığı açıkladığı verilerle bunu gözler önüne seriyor. Ancak bakanlık artışı verilerle açıklasa bile bunun doğruluğu tartışma konusu. Muhalefetin yanı sıra birçok akademisyen ve sivil toplum kuruluşu gerçek verilerin saklandığı görüşünde. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, bu görüşte olanlara tepkili. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Saltık da rakamların gerçeği yansıtmadığını savunanlardan biri.
“ÖNLEM İÇİN ÖNCE GERÇEKLERİ GÖRMEK GEREKLİ”
SÖZCÜ’ye konuşan Saltık, “veriler saklanıyor” diye açıklama yapanlara tepki gösteren Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’yı eleştirdi. Vaka sayısı ile ilgili gerçek kanıtların resmi mercilerin verilerinde olduğuna dikkat çeken Saltık, şunları kaydetti:
* Verilerin saklandığına dair çok sayıda kanıt var. Bu açıklamalara sayın bakan öfkelenmiş ve bir açıklama yaptı. ‘Vaka sayıları çok deyip ortalığı karıştırıyorlar, böyle diyenler ne önlem alınacağını düşünsünler’ diye açıklamalarda bulundu.
* Önlem için önce gerçeği görmek gerekli. Mesela Konya Sağlık Müdürlüğü’nün basına yansıyan bir demeci var. 838 yataklı Şehir Hastanesi’nin tümüyle dolduğunu, bin 200 yataklı bölümün hızla açılmaya çalışıldığını ve böyle devam ederse bunun da yetmeyeceğini açıkladılar.
* Malatya Valisi her gün en az 100, Erzurum Valisi 200 vaka olduğunu açıklıyor. Ama Sağlık Bakanlığının bu bölgeler için verdiği rakamlar dörtte biri kadar.
“ARTIK MIZRAK ÇUVALA SIĞMIYOR”
* Mesela Malatya Valisi bin kadar yatan hasta olduğunu açıkladı. Türkiye toplamına baktığımızda 10 binlerin üzerinde olduğu görülüyor. Dolayısıyla toplam yatan hasta sayısının yalnızca on birde birinin Malatya’da olmasını da sormak gerek. Ankara Tabip Odası’nın açıklaması var. Olgu sayıları bin 400’ü buldu diye.
* Dolayısıyla bu şekilde yel değirmenlerine saldırmanın anlamı yok. Bunlar gerçek. Artık mızrak çuvala sığmıyor, herkes biliyor Türkiye’nin kuşkulu ve yetersiz veriler yayınladığını. Uluslar arası istatistiklerde de, ki Johns Hopkins Üniversitesi bunun merkezidir, Türkiye’nin son derece kuşkulu veriler verdiğini ve güvenilemeyeceğini belirtiliyor.
* Çıkarsınız rakamları gerçekçi bir şekilde söylersiniz halktan da yardım isterseniz. ‘Denetim altına aldık, tedbire ihtiyaç var, endişeliyiz, kaygı içerisindeyiz’ şeklinde romantik açıklamaları aynı zamanda meslektaşım olan sayın bakana yakıştıramıyorum.
“YAPILANLAR İŞE YARAMIYOR”
Gerçek verilerin saklanmasının nedenlerini de açıklayan Saltık, şunları söyledi:
* Bunun birkaç nedeni var. İlki sosyal psikolojik nedenler. Panik havası oluşsun istenmiyor. Ama bu kaygı daha çok zarar getiriyor çünkü halk gerçek tabloyu anlayamadığı için rehavete kapılıyor.
* İkincisi turizm kaygısı. Ancak yurt dışı turist beklentisi istenildiği gibi olmuyor. Doğru dürüst gelen turist yok, ülkeler kapılarını açmıyorlar, askıya alıyorlar.
“ARTIŞIN NEDENİ AYASOFYA VE BAYRAM”
Rakamların yeniden yükselmesinin nedenlerine dikkat çeken Saltık, bunun en temel iki nedeninin Ayasofya’nın açılışı ve Kurban Bayramı olduğunu vurguladı. Devletin resmi açıklamalarına göre Ayasofya’nın açılışına 350 bini aşkın insanın katıldığını dile getiren Prof. Dr. Saltık, şöyle konuştu:
* Bu kadar insan çok yakın temas içinde oldu. Tedbir yoktu, sonrasında denetleme olmadı. İkinci temel etken ise Kurban Bayramı’nda kapatma yapılmayışı. Hem bayram ziyaretleri hem İstanbul’un bütün Türkiye’ye dağılması hem de turizm bölgelerindeki yoğunlukların neden olduğunu görebiliriz.
* ‘Her gün binin altına indik biraz daha tedbire ihtiyaç var’ demek başkadır. Halkı paniğe sokmayacak biçimde ama gerçekleri de açıklayarak, ‘Salgın ciddi. Bütün çabalara karşın binin altına inemiyoruz. Şu şu ek önlemlerin yerine getirilmesi halktan da bekleniyor. Bunlar yapılmadığı takdirde ölümler hastalık sayıları artacak. Ve çok daha katı kısıtlamalara başvuracağız’ demek başkadır. Sayın bakan ilkini seçiyor dolayısıyla ikircik içinde kalıyor insanlar.
“TESTİ POZİTİF ÇIKAN EVİNE GÖNDERİLİYOR”
Tespit ve tedavi konusunda bütün yükün kamu hastanelerinde olduğuna işaret eden Prof. Dr. Saltık, hastanelerde kapasite yetersizliğinin olduğuna vurgu yaptı. Özel hastanelerin pandemi hastalarını kabul etmediğini anlatan Saltık, şunları kaydetti:
* Sosyal güvenlik kurumu bedeli ödemiyor dolayısıyla bütün yük kamuda. Kamunun 200 bin kadar yatağı var. Bunun yarısının olağan hastalara, kalan yarısının pandemi hastalarına ayrıldığını düşünün.
* Şu an 12 bin civarı yatan hasta var. Ve bu yatan hasta sayısı çok ilginç bir biçimde sınırlı tutuluyor. Hastanın PCR testi pozitif çıktığı halde klinik durumu ağır değilse evine gönderiliyor. ‘Durumunuz kötüleşirse gelin’ deniyor.
* Bu olağanüstü bir durum ve kapasite yetersizliğinin itirafı anlamına geliyor. Oysa izolasyon denen bir terim var, kesin ya da kuşkulu tanı alan hastanın, kuluçka süresi boyunca toplumsal yaşamdan yalıtılmasıdır. Biz o haldeyiz ki pozitif tanı konmuş hastaları evlerine gönderiyoruz.
* Bunun sonucu ne oluyor? Türkiye’de hastanede yatan her on hastadan biri yoğun bakıma ihtiyaç duyan ağır hasta haline geliyor. Dünyada bu oran yüzde bir yani yüz hastadan biri yoğun bakım gereksinimi duyuyor.
* Fakat ölüm oranları Türkiye’de ilginç bir biçimde yüzde iki buçuklarda. Dünya ortalaması yüzde 6. Burada apaçık verilerin çarpıtılmasıyla karşı karşıyayız.
* Türkiye şu an her 17 kişiden birine test yapılmış durumda. Her 4 kişiden birine test yapan ülkeler var. Hatta bir aileden bir kişiye tanı konduğunda yakın temaslılarına yani o ailenin üyelerine test yapılmayacak dendi. Bu akıl tutulması gibi bir şeydir.
“DURUM NİSAN AYININ ORTALARINDAKİ GİBİ!”
Bakanlığın açıkladığı rakamların en az iki, hatta altı ile çarpılması gerektiğini aktaran Saltık, şöyle konuştu:
* Derdim bir panik yaratmak, Sağlık Bakanlığını zora sokmak değil. Ben bu ülkenin bir vatandaşıyım. Ama böyle giderse ağustos sonlarında nisanda yaşadığımız durumu göreceğiz.
* Nisanda pik yapmıştı salgın. Günlük 5 bin dolayında vakamız 125 civarında ölümlerimiz vardı. Halen fiili durumun böyle olduğuna ilişkin pek çok arkadaşımızla böyle düşünüyoruz. Türkiye’de fiili durum salgının pik yaptığı nisan ayının ortalarındaki gibi.
“OKULLARIN AÇILMASI YANGINA BENZİNLE GİTMEK”
Okulların açılmasıyla ilgili tartışmalara değinen Prof. Dr. Ahmet Saltık, önemli uyarılarda bulundu. “Okullar kesinlikle 31 Ağustos’ta açılmamalıdır” diyen Saltık, sözlerini şöyle sürdürdü:
* Bakın İsrail okulları açtı 2. dalgayı yaşıyor. Yaşam hakkı mı eğitim hakkı mı diye tartmak gerektiğinde kuşkusuz yaşam hakkı önce gelir.
* Eğitimi bir şekilde telafi edebiliriz. Salgın yükselme eğilimine girmiştir. Okulları açarsanız adeta yangına körükle hatta benzin dökerek gitmiş olursunuz.
Yazık olur Türkiye’ye, çocuklarımıza. Bir ay erteleme ile kıyamet kopmaz. O bir ay içinde uzaktan eğitim sürdürürsünüz. Eylül sonunda durum yeniden analiz edilir, yeni kararlar verilir.
“TÜRKİYE’NİN AŞI ÜRETMESİ HAYAL”
Aşı çalışmalarıyla ilgili de önemli açıklamalarda bulunan Saltık, şu ifadeleri kullandı:
* Dünyada 165 farklı yerde aşı çalışması yapılıyor.Bunlardan yalnızca 5’i üçüncü faza gelebildi. Bu ülkeler Rusya, Çin, Almanya, ABD ve İngiltere.
* Türkiye’de de 7-8 merkezde aşı üretme çalışmaları sürüyor ama 3. faza gelemedik. Çok üzülerek söylüyorum, Türkiye’nin Biyolojik Güvenlik Düzeyi 400 düzeyinde araştırma laboratuvarı olmadığı için antiviral aşı veya ilaç üretmesi hayal. Dünyaya baktığımızda da çok umutlu değiliz. Gerek Dünya Sağlık Örgütü gerekse uzmanların kanısı bu yönde.
* Virüsün yapısı çok karmaşık. Bildiğimiz fizik, kimya, biyoloji kurallarına uymayan pek çok özelliği var. Dolayısıyla bunlar bizi şaşırtıyor. Aşı üretiminde elimizi kolumuzu bağlıyor. Yıllarca aşısı bulanamamış hastalıklar var. Bu hastalıkla ilgili etkin aşı geliştirilemeyebilir.
* Dolayısıyla bu salgının reçetesi, aşıya bel bağlamak yerine korunmadır. Bilinen yöntemlerle korunma kurallarını artık herkes ezberledi.
“BİLİM KURULU ÜYELERİ İSTİFA ETMELİDİR”
Prof. Dr. Saltık, koronavirüs bilim kuruluna yönelik eleştirilerde de bulundu. Kurulun işlevsiz kaldığını savunan Saltık, açıklamalarını şöyle sonlandırdı:
* Görüyoruz ki Türkiye’de siyaset ve bürokrasinin insan yaşamını korumada yeterince becerikli olamıyor. Salgın kötü yönetiliyor. İnsan yaşamını koruyacak tek kurul bilim kurulu kalıyor.
* Ancak bilim kurulu siyasal iktidarın güdümümde, yasa ile kurulmuş bir kurum değil. Kurul bir takım kararlar alıyor ancak siyasal iktidar bu kararların açıklanmasına dahi izin vermiyor.
* Biz alınan kararların ne kadarına uyulup uyulmadığını bilmiyoruz. Dolayısıyla danışma kurulu işlevsiz kalmıştır. İşlevsiz bir kurulda daha fazla oturmanın etik olarak bir anlamı kalmamıştır.
* O bakımdan buradaki arkadaşlarımızın uygun açıklamalarla biz bir işe yaramaz hale geldik, salgın yönetimi anlamsızlaştı, başarısız oldu, bu sorumluluğa ortak olamayız demelerini bekliyoruz. (Ömrüm Kara)